Zeynep Beşerler, biten altı yıllık ilişkisi hakkında konuştu.
Kenan İmirzalıoğlu ile yollarını ayıran Zeynep Beşerler’in , Kelebek’e verdiği röportaj:
“Aşk ve Ceza”nın çekimleri nasıl gidiyor?
– Çok güzel. 23’üncü bölüm sezon finali olacak. Sonrasında Nadya, İtalya’ya gidiyor.
Ne yapacak Nadya İtalya’da?
– Bir şey yapmayacak, çünkü diziden çıkıyor!
Aaa! Neden?
– Hikaye onu gerektiriyordu. Artık Savaş’a olan aşkını da itiraf ettikten sonra orada durması garip olurdu.
Zeynep Beşerler ne yapacak peki Nadya İtalya’ya gidince?
– Zeynep yeni projelerle tekrar geri dönecek.
Var mı bir şeyler?
– Evet, şu anda görüşmeler devam ediyor. İki-üç haftaya kadar netleşmiş olur diye tahmin ediyorum. Bu arada yazın belki bir sinema filmi olur. şu an görüşme aşamasındayız. O da yakında netleşir.
Nadya’nın rolünün bittiğini öğrendiğinizde ne düşündünüz? “Eyvah ne olacak şimdi” dediniz mi? Çünkü zaten uzun zaman ara vermiştiniz ekranlara…
– “Eyvah ne olacak” demedim. Tabii insan düşünüyor, “Ne yapmak lazım” diye. Öyle uygun görüldü demek ki! Ben de bu haberi geç aldım. Nadya devam edecek zannediyordum.
Umarım daha önceki gibi uzun bir ara vermezsiniz…
– Yok vermeyeceğim. Yine işler devam edecek, çünkü çalışmaya alıştım ben de. ıki sene bayağı dinlendim. Arayı daha sonra vereceğim.
Bir kredi kartı reklamında oynuyorsunuz. Bayağı pembe dizi oldu çekimler de. O iş nasıl gidiyor?
– Çok iyi. Mert Fırat’la üç reklam çektik. Çekerken de çok eğlendik. Eski Türk filmi tadında bir şeyler yaptık. Devamı gelir mi gelmez mi bilmiyoruz, şu an için öyle bir durum yok ama çok sevilerek izlenmiş.
Sunuculuk yapmayı düşündünüz mü hiç?
– Önümüzdeki sene onu da düşünüyorum. Bu arada bir tiyatro oyununda rol alacağım. Eylül gibi onun provaları başlayacak. “Ölüm” adında bir oyun. Ölümün komedisi aslında. Ayrıca bir televizyon programı projesi var. Sanırım televizyona dönüş yapmanın da zamanı geldi. Özledim televizyonu…
Televizyon yazın çok riskli oluyor değil mi? Sadece yazlık diziler oluyor ekranda. Endişeleriniz var mı?
– Var tabii. Yeni bir işe başlarken insan endişe duyuyor, tutar mı tutmaz mı diye. Ama yapacak bir şey yok. Bu da bir çeşit kumar çünkü. ıyi zar gelirse devam ediyorsun, kötü gelirse şansına küsüp önüne bakıyorsun.
Kendinizi bir komedi filminde düşünebiliyor musunuz?
– Benim de çok istediğim bir şey. Belli mi olur, belki bir sinema filminde gerçekleşir.
Güzel ve iyi kalpli karakterleri canlandırmaktan bıkmadınız mı?
– Zaten bundan sonraki rolümün şimdiye kadar oynadıklarımdan farklı olmasını istiyorum. Bu kadar sakin, kendi halinde bir kadını oynamaktan gerçekten de sıkıldım. Daha dişli, daha komik, daha çılgın bir kadını oynayabilirim.
Ferhunde gibi bir karakteri oynar mısınız mesela?
– Oynarım tabii. Benim tipime bakıp, “Bundan çıkmaz” diyorlar ama çıkabilir. Güzel kadın ayrı, kötü kadın ayrı diye bir tip yok ki! Kimin içinde ne kötülük olduğunu bilemezsin çünkü.
Sevdiği karakter öldüğünde cenaze namazı kılanlar var. Muhtemelen kötü bir karaktere de etmediklerini bırakmıyorlardır…
– Kim bilir Deniz’e (Çakır) de neler yapıyorlardır! Türkiye’de böyle şeyler çok zor. Allah kolaylık versin.
Siz izleyicinin tepkisiyle başa çıkabilir misiniz?
– Bu zamana kadar nelerle başa çıktık, bununla da çıkarız. Hiçbir şey olmaz bana, her şeyle başa çıkarım.
Uzun süreli bir ilişki yaşadınız ve bitti. Hayatınızda yepyeni bir dönem mi başladı?
– Biraz öyle oldu. ışlere daha ağırlık verdim ve iş üzerinden koşturmaya başladım.
Aşk, bir kadının mesleki anlamda ilerlemesine engel mi teşkil ediyor?
– Evet bir nevi engel. Çünkü kadınlar genelde her şeylerini, sevdikleri adamın önüne koyuyorlar. Buna iş de dahil. Bunu yapmayan kadınlar da var ama herhalde yüzde 80’imiz yapıyoruz.
Bundan sonraki ilişkinizde “Önce ben ve mesleğim” diyebilecek misiniz?
– Bu kafa olduğu sürece hiçbir şey olmaz benden. İşimi çok severek yapıyorum ama “Önce ben ve mesleğim” demeyeceğime eminim.
O zaman siz şu meşhur geyşa ruhlu kadınlardansınız…
– Bunu ben söylemiş olmayayım, sen söyledin! Bilmiyorum öyle bir durum var mı ama var sanırım. Huyum kurusun anneme çekmişim!
Bu durumda siz hiç çalışmayın. Evlenin, çocuk doğurun…
– O kadar da değil canım! Mutlaka iş yaparım ama bu işe girdiğin zaman sevdiğin insanlara zaman ayıramıyorsun. Onlara zaman ayırmak istiyorsan, bu işin çok daha ucunda, kenarında bir şey yapman gerekiyor. Evlenirsin, çocuğun olur, o çocukla ilgilenmek zorundasın. Ama bu işteysen biraz zor. Yapan anneler var, takdir ediyorum onları. Sanırım ben yapamam. Çocuğum olursa, dizide çok küçük bir karakter oynayabilirim. Haftanın sadece iki günü çalışmak isterim. Diziyi bıraksam, televizyon programı yaparım. Çalışmadan olmaz çünkü. Ben bir kadının her zaman çalışmasından yanayım.
Çoluğa çocuğa da daha zaman var herhalde…
– Tabii canım. Yakın tarihte hiç öyle bir niyetim yok.
Bu kadar uzun süreli bir ilişkiden sonra insan kendini kolu kanadı kırılmış gibi hisseder mi?
– Hisseder. şundan dolayı hisseder; bu kadar uzun süreli ilişkide en yakın arkadaşın, artık her şeyin haline geliyor karşındaki insan. O yüzden en yakın arkadaşını kaybediyorsun. En başta zaten acı veren o oluyor. Hatta en büyük sırdaşını kaybediyorsun. Eşin dostun, arkadaşların, ailen olduğu için kısa zamanda onun yerini tamamlayabiliyorsun. Ama tabii ilk başta bu çok acı veriyor.
Hiç karşı karşıya geldiniz mi?
– Bir kez karşılaştık.
Hiç konuşmuyor musunuz?
– Hayır.
Çok şey yazıldı, çizildi. Gerçekten ayrılık sebebiniz ne?
– Söylenenlerin hiçbiri ayrılık sebebimiz değildi. Artık bir şeyleri devam ettiremedik. Ayrı fikirlere sahip olduğumuz için de ortak noktayı bulamadık ve o yüzden ayrılmanın daha mantıklı olduğuna karar verdik. Bu kadar basit bir şey aslında.
Herkes evlenmenizi bekliyordu…
– Ben artık çok sıkıldım bu işten. Uzun bir süre bizim için “Evlenecekler” dediler. Sonra “Ayrılacaklar” dediler ve ayrıldık. Herkesin çok mutlu olması gerekirken şimdi de “Barıştınız mı, ne zaman barışıyorsunuz” diye soruyorlar. Ben anlamadım ki ne istiyorlar hâlâ? Ayrılmamızı ne kadar çok istiyordu bir ton köşe yazarı. Güya herkes her şeyi biliyordu. E tamam ayrıldık, derdiniz neydi ayırmaya çalışıyordunuz? şimdi neden böyle diyorsunuz? Artık hiçbiri umurumda değil bunların.
Ayrılık acısını atlattınız mı gerçekten?
– Atlatılmayacak bir durum değil. İnsanlar ne kadar büyük acılar, ölümler atlatıyor. Evlatlarını kaybediyorlar, yine de bir şekilde hayata devam ediyorlar. Yani bu ne ki, aşk acısı! En hafifi. Çok şükür hepimiz sağlıklıyız, Allah başka sıkıntı vermesin. Etrafta bu kadar olaylar olurken bunu atlatamazsan büyük zayıflık bence.
Kenan ımirzalıoğlu dese ki “Zeynep tekrar bir araya gelelim”, ne dersiniz?
– Hiç cevap vermeyeyim ben bu soruya en iyisi.
Bundan sonra kısa bir süre içerisinde bir ilişkiye hemen evet diyebilir misiniz?
– Diyemem. şu anda ilişki yaşamak çok zor geliyor. Gözümde büyüyor.
Neden?
– Bu kadar uzun süre bir ilişki yaşadıktan sonra yeni bir ilişki sorumluluk demek. Ben şu anda tam da kendi hayatıma odaklanmışken, yeni bir sorumluluğu kaldıramam. O yüzden hiç gerek yok. Böyle çok iyi.
Ya aşk gelip kapıyı çalarsa…
– Gelene dur denmez! Buyursun gelsin!
Şunu diyor musunuz; “Anaç ruhluyum. İlişkime önem veriyorum. Ama bundan sonraki ilişkimde şunlara dikkat edeceğim…”
– Vardır mutlaka da şu an aklıma gelmedi. Sanırım bu konu üstünde düşünmedim. Ben ilişki yaşamakla ilgili uzun süredir bir şey düşünmediğim için aklıma gelmiyor. Aman zaten artık karşımdaki düşünsün. Onu da hep ben mi düşüneceğim! Gelen ona göre dikkatli ve düşünerek gelsin.