Türk futbolunun son yıllardaki en ünlü yıldızı… Futbolculuğu kadar oyuncu sevgilisi Sinem Kobal’la yaşadığı beraberlikle de sürekli gündemde olan yıldız futbolcu, Medical Park dergisine spor ve özel yaşantısını anlattı…
Profesyonel olmadan önceki Arda’yı biraz anlatabilir misiniz?
Profesyonel futbolcu olmadan önceki Arda ile şimdiki Arda arasında hiçbir fark yok. Sadece başka bir Arda Turan durumu var. Yani Galatasaray takım kaptanlığı yapan, 10 numaralı formayı taşıyan ve milli takımda oynayan bir futbolcu var. Hâlâ inandığı şeylerin arkasında duran, insanlarla ilişkilerini saygı çerçevesinde kuran, ailesine bağlı ve onların sözünden çıkmayan bir insanım.
Tökezlediğinizde sizi tutan birileri var mıydı?
Birçok insan destek verdi ama bence ailemin desteği çok önemli. Bunun dışında benim de farklı bir yanım var; tanıdığım, beraber olduğum insanların farklı ve iyi yönlerini kendime almaya çalıştım. Futbol hayatı benim birçok farklı insanla birlikte olmamı sağladı.
Küçük yaşta şöhret oldunuz. O dönemde sağlam durabilmek zor mu?
Şu anda 23 yaşındayım ama 13-14 yaşlarında da aynı kafa yapısına sahip olduğumu, hatta 34 yaşında da yine aynı kafa yapısına sahip olacağımı düşünüyorum. Benim değerlerim böyle. Bana aldığım otomobilden çok, aileme ve çevreme verdiğim destek, onlara sunduğum yaşam şartları keyif veriyor. O kadar yoksul varken benim otomobilimle uğraşmayın” şeklinde bir açıklamanız vardı… Bu kadar gündemi meşgul edecek bir durum yok. Ben babamın parasıyla otomobil almadım veya aldığım bütün paraları otomobile yatırmadım. Ben aileme bir yaşam hazırladım, kardeşime güzel bir ömür hazırladım. Ve ondan sonra kendi zevkim için bir şey aldım ve bunun hesabını kimseye vermem.
Çevrenizde yardım elinizi uzattığınız başkaları da var mı?
Ben bir elin verdiğini diğer el görmesin diye düşünüyorum. Çocuk okutmak, hasta birini tedavi ettirmek gibi yardım tercihleriniz oluyor mu? Sağlık anlamında olabilir, çocuk okutmak olabilir, bir yurt olabilir. Biz nerede katkı yapmamız gereken bir şey varsa, bazen konumumuzla, bazen maddi gücümüzle yardım etmeye çalışıyoruz. Elimden geldiğince ülkemin, yaşadığımız dünyanın her sorununa eğilmeye çalışıyorum. Bir birey olarak, ülkemin her sorunu benim de sorunumdur diyorum.
Nasıl bir dünyada ve ülkede yaşamayı hayal ediyorsunuz?
Her akşam mutlaka ana haber bültenlerini izlerim. Bir vatandaş olarak, hem dünyada hem ülkemde yaşanan sorunlara sırtımı dönemem; sadece benim değil, kimsenin böyle bir lüksü yok diye düşünüyorum. Hem ülkem hem de tüm insanlık için çok daha güzel bir dünya hayal ediyorum. İnsanların savaşmadığı, kan dökülmeyen, kardeşçe yaşanan, sefaletin ve açlığın olmadığı, sağlıklı nesillerin yetiştiği, hastaların iyi sağlık hizmeti alabildiği bir dünya hayal ediyorum.
Sağlık için “Olmazsa olmaz” dediğiniz şeyler var mı?
Sağlık hayattaki en büyük servetimiz. Bunun için de dikkatli olmalı, kontroller yapılmalı. Çağ ilerledikçe yeni hastalıklar ortaya çıktı. Domuz gribi geçirmiş biri olarak buna yakından tanık oldum.
Yaşam koçunuz diye değerlendirdiğiniz biri var mı?
Her şeyimle kulüp doktorları ilgileniyor ama futbolu bıraktıktan sonra özel bir aile doktoru olabilir. Şu anda sağlığınız doktorlara ve kendinize emanet yani… Evet…Çünkü ailemle yaşamıyorum. İki günde bir idmanda ya da şehir dışında oluyorum. Bu nedenle kendimin yaşam koçuyum.
Hiç yemek yapıyor musunuz?
Yok, hiç mutfağa girmem.Evimde hiç kıpırdamam yerimden.
Arada kaçamak yapıp fast- food falan yediğiniz oluyor mu?
Oluyor tabii. Bazen gece 02.00’de, 03.00’te uçaktan iniyoruz. Öyle olunca ister istemez kaçamak yapıyoruz. Ama sonuçta sporcuyuz, ertesi gün dengelemek zorundayız.
Kaçamak yapmaktan en çok zevk aldığınız yiyecek hangisi?
İşkembe çorbası içerim, kelle paça, kokoreç, midyeye çok düşkünüm ve çok severek yerim. Anlayacağınız benimki mide değil!
Bir sürü hobim var. Bir defa spor… Her zaman izlemeyi çok seviyorum. Yüzmeyi ve kitap okumayı çok seviyorum. Her ne kadar çok etkilendiğim romanlar olsa da kişilerin hayatlarını, gerçek hikayeleri okumak beni daha çok etkiliyor. Özellikle sporcuların hikayelerini okumak bana büyük keyif veriyor. Çünkü mesleğimle bağdaştığını, bana yeni şeyler kattığını düşünüyorum. Lance Armstrong’un ‘Yaşama Çevrilen Pedalları’, Maradona’nın hayatının anlatıldığı ‘Tanrının Eli’ ve Marcel Desailly’nin ‘Kaptan’ı… Bunlar hep arşivimde durur ve sürekli karıştırırım. Bir de ‘Olasılıksız’ı okudum ve çok sevdim… Mesela Elif Şafak’ın ‘Aşk’ kitabını çok sevdim, hatta bazen alıp tekrar eski sayfalarına dönüp yeniden okuyorum.
Futbolu bırakınca ne yapacağımı bilmiyorum. Uzun vadeli planlar yapmam. Bunları aklıma çok fazla getirmiyorum. Ama futbolun içinde olmayı çok istiyorum. Yönetimsel, kurumsal anlamda hizmet etmek, yani saha dışında olmak istiyorum. Yatırımlarımı gayrimenkule yapıyorum. Ev ve dükkan almayı tercih ediyorum.
Maça çıktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Maç başlayana kadar inanılmaz heyecanlı olurum. Düdük çalınca buz kesiyorum. Sadece oyuna konsantre oluyorum. Düdükten sonra taraftarla, dışarısıyla pek ilgilenmiyorum.Hagi çelik gibi bir disiplini temsil ediyor, Maradona ise hiç kural tanımaz.
Siz kendinizi hangi noktaya koyarsınız?
Tam araya! Biraz Hagi’nin hayatından, biraz Maradona’nın hayatından alıyorum.
Futbolda idolünüz var mı?
Öyle çok özel bir idolüm yok ama Maradona’ya, Zidane’a karşı büyük bir beğenim var.
“Mutlaka oynamalıyım” dediğiniz takım var mı?
Her futbolcu her zaman Real Madrid’in, bir Barcelona’nın, Liverpool’un hayalini kurar. Hangi hayallerinizi gerçekleştirdiniz? Birçok hayal kurdum. Hayallerimin birçoğuna da ulaştım. Ama daha ulaşamadığım çok hayallerim var.
En büyük hayaliniz nedir?
Avrupa’nın en büyük takımında oynayıp Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmak. Altın Top’a aday gösterilmek.
Futbolcu olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Futbolcu!
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 21)