Oscar ödüllü sanatçı Sandra Bullock, evliliğinin bitişini ve evlat edindiği üç aylık bebeği Louis’i Hello! dergisine anlattı.
Eşi Jesse James’in kendini aldattığının ortaya çıkmasıyla manşetlere taşınan ünlü yıldız, son aylarda oldukça zor zamanlar geçiriyor.
Evlat edinmeye ne zaman karar verdiniz?
– 2005 yılında gerçekleşen Katrina Kasırgası’ndan sonra New Orleans’da çok fazla zaman geçirmiştik ve bir an, oradan bir bebek alarak hayatını değiştirme fikri oluştu. Evlat edinme sürecine dört yıl önce başladık. Hiçbir zaman da gelecek olan bebeğin ne renk olacağı, nasıl bir tipi olacağını düşünmedik.
Oğlunuzla nasıl tanıştınız? Nasıl bir deneyimdi?
– Dürüst olmak gerekirse, bizi ilk aradıklarında panikledim. Ödül sezonunda tüm medyanın ilgisini çekmek anlamına geliyordu bu. Tüm bu çılgınlığın içine bir bebeği getirmenin nasıl olacağını, onu güvenli ve huzurlu bir şekilde yaşatmayı nasıl sağlayacağımı düşünüp korktum. Ama Louis’le tanıştığım ilk an, dünya bir anda sustu sanki. Onunla tanıştığımda, ‘ışte, buradasın’ dedim. Sanki o hep ailemizin bir parçasıydı.
İsmine nasıl karar verdiniz?
– Aklımıza gelen ilk isimdi. Ona baktığım an, Louis Armstrong’un şarkısı “What a Wonderful World” çalmaya başlıyor zihnimde. Başka bir dolu isim denedik ama Louis hep kaldı.
Oğlunuz eve gelince, ailece bir kutlama yaptınız mı?
– Herkes bunun gizli kalması için elinden geleni yaptı. Sanki bir CIA göreviymiş gibi, benim ödül sezonunda her gün bir yere gitmeme, yoğun programıma karşın Louis’i gizli tutmaya çalışıyorduk. Hekimler bile siyah arabalarla geceleri geliyordu kontroller için. Bir arkadaşımız bris (Yahudilere özgü sünnet seremonisi) hazırladı, çünkü prosedürden dolayı hastaneye gidemiyorduk.
Neden bir sır olarak sakladınız?
– Bu haber, bizim dışımızdaki dünyada büyük etki yarattı. Fotoğrafçılar 7/24 dışarıda beklemeye başladı. Hayatının böyle olmasını istemiyoruz. Louis’in ödül sezonunun enerjisinden etkilenmesini istemedim. Onu tamamen kendime istedim. Ama bir taraftan da olaylar paralel ilerliyor. Ben, evlat edinen bir ailenin hikayenin tanıtımını (The Blind Side) yapıyorum, biz de aynı durumu yaşıyoruz. Bana bir gün bunun olacağını söyleseydiniz, deli olduğunuzu düşünürdüm! ‘Oğlum’ diyeceğimi hiç sanmazdım. Birlikte çalıştığım insanlar, neden onlarla evimde buluşmadığımı bir türlü anlayamadılar. Makyözüm, neden gözaltlarımın o kadar yorgun göründüğüne anlam veremiyordu. ıki üç saatlik uykularla katıldığım törenlerde hep bir an önce Louis’e kavuşmak istiyordum. Onu içten olmayan bir dünyada yetiştirmek istemiyorum.
Oscar sonrasında Jesse’in sizi aldattığı öğrendiniz. Bir gazetede haber yer alana kadar onun sadakatsizliğiyle ilgili hiç fikriniz yoktu değil mi?
– Ah, kaçınılmaz soru! O telefonu aldığım ana kadar hiçbir fikrim yoktu. Sanki tüm bunlar yüzlerce yıl önce olmuş gibi geliyor bana. Tek hatırladığım, “Akbabalar üşüşmeden Louis’i buradan alıp götürmeliyim” diye düşündüğümdü. Milyonlarca yıl geçse de böyle bir şey olacağını düşünmezdim. Olmamasını isterdim, zaten hâlâ gerçek gibi gelmiyor bu yaşadıklarım.
Haberlere nasıl tepki verdiniz?
– Yapabileceğim tek şeyi yaptım. Kendime birkaç kıyafet aldım, Louis’in eşyalarını da topladım ve kasabama doğru yola çıktım. Konsantre olduğum tek şey Louis’di. Ailem ve dostlarım yanımdaydılar, Louis’in hayatının güvenli ve huzurlu bir şekilde süreceğiyle ilgili bana destek oldular.
Boşanma davası açtınız mı?
– Evet, boşanma davası için başvurdum. Ne söylenir bilemiyorum. Üzgünüm ve korkuyorum.
Jesse’le şu anki ilişkinizin nasıl tanımlarsınız?
– Farklı bir şekilde. Hem acı hem tatlı. Yeni bir anlayış. Bir bağışlama. Onun düzelmesine destek olma. Yollarımız ileride kesişir mi gerçekten bilemiyorum. Jesse, harika bir babadır. Umarım bir gün Louis bu deneyimi tadar, bizim Jesse’le hayatımızın nasıl gideceği değil önemli olan.
Jesse’in çocuklarının üvey annesisiniz. Onlar hayatınızın bir parçası olmaya devam edecek mi?
– O çocuklar olmadan hayatım nasıl devam eder bilemiyorum. Jesse ve ben çocukların öneminin farkındayız. En sağlıklı şekilde nasıl yapacaksak, ortak ebeveyn olmaya devam edeceğiz. Louis de onların kardeşi.
Yeni bir anne olmanın en şaşırtıcı yanı nedir?
– Üç saatlik uykuyla durabileceğimi gördüğümde çok şaşırdım. Bir insanın çığlığının altı farklı şey ifade edebileceğini öğrendim: açım, ıslağım, yorgunum, rahat değilim, acı çekiyorum ya da gazım var. Bir de Louis sanki hep buradaydı gibi hissediyorum. Sanırım bunu söyleseydiniz çok şaşırırdım.
Bekar bir anne olarak çok fazla işiniz oluyordur. Yardıma ihtiyacınız oluyor mu?
– Şu anda sadece çocuk bakımına odaklandım. Ailem ve dostlarımdan oluşan tatlı bir grup bana yardımcı oluyor. Ama benden başka hiç kimsenin altını değiştirmesini istemiyorum. Bu hayatımdaki ilk deneyim ve hiçbir şeyi kaçırmak istemiyorum.
Jesse James’in Nazi şapkasıyla çekilmiş fotoğraflarını gördük. Onun Nazizm’e ya da ırkçılığa ilgisini hiç fark etmiş miydiniz?
– O fotoğraf beni şoke etti ve çok üzdü. Benim evlendiğim adam bu değil. Bu, aptalca ve bilgisizce! Irkçılık, anti-semitizm, seksist bakış açısı, homofobi, Nazizim, bu görüşlerin benim hayatımda yeri yok. Umarım Jesse de bir gün bunları söyler.
Jesse James: “Bütün hayatım zor kararlarla dolu. Eşimi bırakma kararı ve Louis’i evlat edinme sürecine devam etme kararı en zoruydu. Louis’e olan sevgim, kalbimde çok büyük bir yer kaplıyor. Sandy (Sandra Bullock) benim hayatımın aşkı ama onun acı çekmesine ve harap olmasına neden oldum. Gitmesine izin vermemek bencillik olurdu. Herkesin düşündüğü gibi biri olmadığımı kanıtlama zamanı. Bütün kalbimle biliyorum ki dört çocuğumun da sahip olabileceği ve Sandy’nin hak ettiğini verecek en iyi baba benim. Son 30 günde attığım adımlar (rehabilitasyonda) bunların gerçekleşmesi için temel. Ömür boyunca gerçek bir koca ve baba olacağımla ilgili bir taahhüt.”